CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, İmamoğlu protestolarında tutuklanan öğrencilerin sınavlarına girebilmesi talebiyle Adalet Bakanlığı binası önünde nöbete başladı. 'Adalet ve Özgürlük Nöbeti için kurduğu çadır polis müdahalesiyle kullanılamaz hale gelen Tanal, basına röportaj vermesinin de engellendiğini belirterek, "Bunun adı faşizm değildir nedir" dedi.
CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla başlayan eylemlerde gözaltına alınan ve tutuklanan öğrenciler için Adalet Bakanlığı önünde çadır kurdu. Ancak polis müdahale etti ve Tanal'ın kurduğu çadırı kaldırdı. Bakanlığın önü de ablukaya alındı.
Tanal, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Bu akşamdan yarın sabaha kadar Atatürk Bulvarı'nda, Adalet Bakanlığı önünde; haksız yere tutuklanan gençler ve öğrenciler için ÖZGÜRLÜK ve ADALET nöbetindeyim" dedi.
Tanal'ın eylemi boyunca yağmurdan ıslanmamak amacıyla yanında getirdiği çadır kolluk kuvvetleri tarafından kaldırıldı. Tanal'ın başlattığı adalet nöbeti ertesi günün ilk ışıklarına kadar devam edecek. Tanal'ın adalet nöbeti başlattığını duyan öğrenciler ve vatandaşlar, Tanal'a çiçek armağan ettiler.
"MECLİSTE ÇIKARTILAN KANUNLAR MAALESEF SUÇ UNSURU HALİNE GELMİŞ DURUMDA"
Tanal başlattığı adalet nöbetine ilişkin basın mensuplarına şu açıklamayı yaptı:
"Şimdi yağmur yağıyordu. Ben tabii ki burada tutuklu bulunan gençler ve öğrenciler için yapılan hukuksuz yargılamalar ve cezaevine atıldığı için en azından bu hukuksuzluğu Adalet Bakanlığı'na duyurabilmek için demokratik hak olan, tek başıma burada yağmurda ıslanmamak için o çadırı ben kurdum ve çadırın üzerinde şu iskemleyi getirip bu kanun kitaplarını getirdim. Bunların ıslanmaması için ve ıslanmamak için kurduğum çadırı emniyet çekti, kırıldı. Netice itibarıyla arabama koydum. Yani şu anda çadırın olmamasının nedeni bu. Zaten gördüğünüz bu kanun kitaplarının buraya çıkarılmasından bile rahatsız oldular. Yani Türkiye hukuk devleti değil mi, kanundan niye korkuluyor? Bu kanunlar yasadışı değil, kaçak değil. Meclis'te çıkartılan kanunlar maalesef suç unsuru haline gelmiş durumda."
Halk TV yayınına bağlanan Tanal, "Benim amacım, tutuklu olan öğrencilerin Anayasa'nın 42. maddesi ve Ceza İnfaz Kanunu'nun 75 maddesi uyarınca vize sınavlarına getirip götürülmesi, eğer sınavlara götürüp getirmeyecek, online eğitim vermeyeceklerse tahliye edilmesi. Evde adli kontrolle bulunan öğrenciler var. Evden çıkamadıkları için vize sınavlarına giremiyorlar. Ya bu çocuklar o gün izinli sayılsın ya da adli kontrol sistemi değiştirilsin, bu çocuklar eğitim hakkından mahrum bırakılmasın" ifadelerini kullandı.
Tutuklu öğrenciler arasında özel üniversitelerde burslu okuyanların da olduğuna dikkati çeken CHP'li vekil, Bu öğrencilerin bursları yanıyor, bu çocukların aileleri dar gelirli olduğu için bir daha o okullarda okuma hakkı elinden alınmış olacak" diye konuştu.
"Anayasa halen geçerliyse bu çocukların eğitim hakkı verilmek zorunda"
"Kişi cezaevine girdiğinde tek bir özgürlükten mahrum bırakılır, o da seyahat özgürlüğüdür. Öğrenciler eğitim hakkından mahrum bırakılmamalı" diyen Tanal şöyle devam etti: "Mevcut Anayasa halen geçerliyse bu çocukların eğitim hakkı verilmek zorunda. Bunu engelleyen hiçbir şey yok. Amacımız Adalet Bakanlığı'na bunu duyurmak. Burada benim ceza kanunu kitaplarımı, anayasa hukuku kitaplarımı polis burada suç unsuru olarak görüyor. Bunu buraya koyma diyor. Çadırımı biri sağa çekti, biri sola çekti, çadırım kırıldı. Burada çadır olmasa da, burada kar da yağsa, boran da fırtına da olsa ben sabah 08.30'a kadar burada bu nöbeti tutacağım. Polis bana 'Sen burada bu çadırı kuramazsın' diyor. Çadırı kurmuştum, kitaplarım içindeydi. Çadırı yağmurda ıslanmayayım diye kurdum, 'sen buraya kamp yapmaya gelmişsin' diyorlar. ANKA Haber Ajansı'nın yetkilileri buradaydı, onlar röportaj yapmamı da engellediler. Bu bir siyasi faaliyeti, basın özgürlüğünü engellemedir. Polis bir milletvekilinin basınla röportaj yapmasını engelledi. Burada polis devleti mi var? Bunun adı faşizm değil de nedir?"